OHAL sürecinde çıkan KHK’larla hukuk dışına çıkıldığını kaydeden Kocaeli Baro Başkanı Sertif Gökçe, "Ülkenin normalleşmesi için OHAL bir an önce sona erdirilmelidir" dedi.
Kocaeli Baro Başkanı Sertif Gökçe, OHAL süreci ile ilgili bir açıklama yaptı. Olağanüstü hâl KHK’leri ile Anayasa'nın 15’inci maddesinin ikinci fıkrasında sayılan hak ve ilkelerden oluşan alana müdahale edilemeyeceğini kaydeden Gökçe, "Milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler içine öncelikle milletlerarası hukukun genel ilkeleri, sonra da devletin taraf olduğu sözleşmelerden doğan yükümlülüklerin girdiği kabul edilmektedir. Olağanüstü hâlde kişi hak ve özgürlüklerine getirilebilecek sınırlandırmaların önce milletlerarası hukukun genel ilkelerine, sonra da Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu sözleşmelere aykırı olmaması gerekir. ‘İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Korumaya Dair Sözleşme’ 10.03.1954 tarihinde kabul edilen 6366 sayılı kanun ile onaylamıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m. 15’de, savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlikenin ortaya çıkması halinde alınacak tedbirlerin; yaşam hakkına (m.2), işkence yasağına (m.3), kölelik ve zorla çalışma yasağına (m.4/1), kanunsuz ceza olmaz (m.7) kuralına aykırı olamayacağı belirtilmiştir" diye konuştu.
AMACI VE NEDENİ
"Anayasa m. 121/3 gereğince, Olağanüstü Hâl KHK’leri, ancak; olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konularda çıkarılabilir" diyen Gökçe, şu ifadeleri kullandı; "Olağanüstü halin amacı, neden öğesiyle kaynaşmış bir durumdadır. Başka bir anlatımla, olağanüstü halin varlığını gerektiren nedenler saptandığında amaç öğesi de gerçekleşmiş demektir. Şu durumda Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararname’lerinin olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda olağanüstü hâlin amacı ve nedenleriyle sınırlı çıkarılmaları gerekir. Oysaki bugüne kadar yayımlanan Olağanüstü Hâl KHK’leri ile yapılan düzenlemeler ile olağanüstü hâl kalıcı hale getirilmektedir. Olağanüstü Hâl KHK’leri ile yasama organına ait yetkilerin kullanılması ve yargı denetimine tabi olmayan kalıcı nitelikte düzenlemeler yapılması, hukuk devletine ve kuvvetler ayrılığı ilkesine dayalı parlamenter sistemi de devre dışı bırakmaktadır. Başka bir deyişle yer, zaman ve kapsam ile sınırlı olması gereken OHAL dönemindeki KHK’ler bugün bu amacının dışında kullanıldığı görülmektedir.
'ADALETE ERİŞİM KISITLANIYOR'
Olağanüstü Hâl KHK’leri ile, savunma hakkı kısıtlanmış, adil yargılanma hakkına aykırı düzenlemeler getirilmiştir. Kanunlar tarafından savunma mesleğini ifa eden avukatlara tanınan hakların Olağanüstü Hâl KHK’leri ile kısıtlanması sonucunda, soruşturma sürecinde avukatların varlığı gereksiz ve anlamsız hale gelmiştir. Avukat hakkında sadece soruşturma açılması halinde de, müdafiilik ya da vekillik görevinden yasaklanabileceğine yönelik düzenlemeyle; avukat ile müvekkili aynı statüye konulmuş ve özdeşleştirilmiştir. Yine avukatın müvekkili ile yaptığı görüşmelerin sesli ve görüntülü olarak kayda alınması, görüşme esnasında üçüncü kişilerin hazır bulundurulması, görüşmelerin hakim kararı ile kısıtlanması, bu süre içinde ifade alınmaması, avukatın duruşmada olmaması veya mazeretsiz olarak duruşmayı terki halinde duruşmaya devam olunacağı ve benzeri düzenlemeler adil yargılama hakkına açıkça aykırılık teşkil ettiği gibi adalete erişim hakkını da kısıtlamaktadır.
'NORMALLEŞİM'
FETÖ/PDY’ ye yönelik soruşturmalarda, savunma hakkının kısıtlanması, suçlu ile suçsuz ayrımını imkânsız hale getirmenin, masumiyet karinesini ihlal ile adalete erişimi zorlaştırmanın yanında; kısa vadede soruşturma ve kovuşturma sürecini hızlandırdığı görüntüsüne rağmen, sonuçta terör örgütüyle meşru ve haklı mücadeleye de zarar verecektir. FETÖ/PYD’ ye yönelik yargılama sürecinde, savunma hakkının kısıtlanması adil yargılanma ile bağdaşmayacağı gibi, silahların eşitliğine dayanmayan yargılama süreci sonucu verilen kararların meşruiyetine gölge düşürecektir. KHK’ler ile, sayıları on binleri bulan kamu görevlilerinin, haklarında son derece detaylı tahkikat yapılsa dahi, savunma hakkı tanınmadan ihraç edilmeleri de hukuk devletinin gereklerine aykırıdır. Darbe teşebbüsünde bulunan, sıfat ve konumu ne olursa olsun, FETÖ/PDY mensubu olan herkes hukuk önünde elbette ki hesap vermelidir. Ancak; bu mücadele verilirken, gerek Anayasamız gerekse de Uluslararası sözleşmeler gereği, savunma hakkı, sdil yargılama hakkı, masumiyet karinesi ile adalete erişim hakkı kesinlikle kısıtlanmamalıdır. OHAL sürecinin bir önce sona erdirilmesi, ülkemizin normalleşmesinin sağlanması ile milletin iradesinin temsilcisi olan TBMM’nin etkin bir şekilde çalıştırılması ülkemizin bugün en çok ihtiyaç duyduğu bir durum olduğunu kamuoyuna saygılarımızla duyururuz."