Son çeyrek yüz yıldır ülkemizin karşı karşıya kaldığı felaketler hepimizin gözleri önünde cereyan ediyor, 17 Ağustos 1999 yılında meydana gelen ve “Asrın Felaketi” olarak tanımlanan Marmara depremi ile başlayan süreç o gün bu ...
Son çeyrek yüz yıldır ülkemizin karşı karşıya kaldığı felaketler hepimizin gözleri önünde cereyan ediyor, 17 Ağustos 1999 yılında meydana gelen ve “Asrın Felaketi” olarak tanımlanan Marmara depremi ile başlayan süreç o gün bu gündür karşımıza sel-yangın- Kömür ocağı patlaması gibi içimizi yakan felaketler bir türlü yakamızı bırakmadı gitti.
Meydana gelen ve geldikten sonra da canımızı yakan içimizi acıtan bu felaketler dünde vardı bugünde var muhtemeldir ki yarınlarda da devam edecek.
Türk milleti oldum olası birisine yada birilerine yardım etmeyi çok sever, günün her hangi bir saatinde bir köşe başında bir adres öğrenmeye çalıştığımızda bilgisine baş vurulan vatandaş en az birkaç kez adres belirtmeden muhatabını asla bırakmaz.
Bu yardımlaşma ruhu dolayısı ile meydana gelen bir felaket sonrası insanımız asla kenarda durmaz, “Nasıl olsa zarar görenlere yardım edecek yöneticilerimiz var ben kendimi boşuna yormayayım” diye bir an bile düşünmez.
Son dönemde Antalya’nın Manavgat ilçesinde başlayan oradan da “dünya turizminin başkenti” Muğla ve ilçelerine sirayet eden canımızı acıtan, gözyaşlarımızın sel gibi akmasına sebep olan yangının başlamasından yavaşlatılmasına kadar geçen zamanda milletimizin gösterdiği fedakarlığı yerinde gören bir gazeteci olarak bizi de olağanüstü duygulandırdı.
Muğla ilimizin sınırlarından içeriye girer girmez bir anda ciğerlerimize doğru hücuma geçen yangın kokusu aslında durumun ne kadar acı olduğunun en büyük kanıtı, yol boyunca yakılan ormanlardan arta kalan görüntüyü anlatabilecek bir ifadenin de olabileceğini gerçekten sanmıyoruz.
Yangının çıktığı tepelere doğru yöneldiğimizde Türkiye’nin dört bir tarafından yola çıkıp en azından yangından zarar görenlere yardım etmek için bir saniye bile durmadan oradan oraya koşturan binlerce gencimizi görünce umudumuz yeniden yeşermeye başladı.
Biraz daha yukarıya çıktığımızda tepeleri saran ateş ile aramızda çok kısa bir mesafe kaldığını fark ettik, Yangının başladığı alana ulaşıp en azından ateşin ağaçlara ulaşmasını engelleyecek çalışmalar yapmayı düşünürken yanımıza gelen bir aracı ve araçtan inen iki genç kızımızı gördük.
Araçtan inen kızlardan birisine “Nereden geliyorsunuz buranın son derece tehlikeli bir alan olduğunu görmüyor musunuz?” diye sorduğumuzda “Biz yangın söndürme çalışmalarına katılmak için arkadaşımla birlikte Mersin’den geliyoruz, hem getirdiğimiz malzemeleri dağıtmaya hem de söndürme çalışmalarına katkı sunmaya geldik” dedikten dakikalar sonra daha yukarılara çıkan bir kurtarma aracına bindikten sonra yola çıktılar.
Az sonra bizde bir araçla daha yukarılara çıkmaya başladık kısa bir yolculuktan sonra yangının devam ettiği bölgeye ulaşınca orada binlerce gencin ellerinde kazma-kürek-tırmık ile ateşin tam ortasında kalma pahasına yangının daha fazla ilerlemesini engellemeye yönelik kendi canlarını hiçe saydıklarına şahit olduk.
Belli bir süre sonra görevlilerin “Arkadaşlar rüzgar dolayısı ile yangın büyüdü en geç 3-4 dakika içerisinde ateş etrafımızı saracak büyük tehlike var lütfen burayı terk edip aşağıya doğru inin” ikazını alınca mecburen araçlar ile aşağıya inmeye başladık.
Aşağıdaki toplanma bölgesine gittiğimizde gördüğümüz manzara bizi gerçekten şaşırttı, Türkiye’nin hemen her bölgesinden aracının bagajına sığdırabildiği ihtiyaç malzemeleri ile yollara düşmüş getirdiklerini teslim etmenin çabası içerisinde çırpınan binlerce vatandaşımızın gayretlerine şahit olduk.
81 ilimizin plakalarının tamamının orada olduğu sırada binlerce gönüllü gencin yorgunluktan bitkin ama bir o kadar keyifli çalışmalarına ister istemez bizde iştirak ettik, gelen tüm yardım malzemeleri büyük bir dikkatle teslim alınıyor, yardımlar cinslerine göre tasnif ediliyor ve ana merkezden gelen taleplere göre ihtiyaç bulunan bölgelere anında ulaştırılıyordu.
Başta Muğla büyükşehir belediye başkanı Dr. Osman Gürün olmak üzere tüm ile belediye başkanları 7/24 koşturarak ekipleri bir taraftan diğer tarafa yönlendirdiler, Bölgeye giren yardım araçlarının belli bir düzende olması adına da herkes çok büyük önem gösterdi.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu tür felaketlerin ne zaman sonlanacağını bilmek zor ancak ne tür felaket olursa olsun milletimizin olağanüstü sağduyusu ve büyük yardımlaşma duygusu ile mesafe tanınmadan felaket bölgelerine ulaşması ulaştıktan sonra da canını dişine katarak mücadele etmesi her türlü takdirin üzerinde.
Felaketlerin üzerine korkusuzca giden, canlarını hiçe sayan, bir dakika bile durmadan çaba gösteren herkese selam olsun.
Allah hepsini var etsin.