Bir aylık ramazan Ayı’nın, başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu Ramazan-ı Şerif olan bir Ramazan Bayramı’na ulaşmış bulunmaktayız.
Hemen insanın aklına “nerede o eski bayramlar” demek geliyor…
Bayramı bayram gibi kutlamak için insanın aklına çocukluğunda yaşadığı bayramlar geliyor.
Meğerse gerçekte bayramı bayram gibi yaşamak bizim çocukluk yıllarımızda hayat buluyormuş. Günümüzle kıyasladığımızda çok farklıydı bizim çocukluğumuzdaki bayramlar. Şimdi ise ne bayram heyecanından ne de bayramlardan eser kalmadı.
Bu geçmişten bahsederken bir bakıma itiraf da görüyorsunuz benim ifadelerimde. O eski bayramlar bizimde ne kadar eskidiğimizi ifade ediyor.
Artık günümüzde o çocukluk yıllarının bayram heyecanını duyamaz olduk.
İşte o yıllarda, bir başka oluyordu bayramlar. Biz o yıllarda sevinç ve heyecanla karşılardık bayramları. Çünkü bizim yeni giyeceklerimiz ve yeni ayakkabılarımız olacaktı bayramlık…
Büyüklerimizin ellerini öpeceğiz, onlarda bize bayram harçlığı verecekler, komşularımız bayram şekeri ikram edecekler… İşte biz onun için, arife günü akşamından başlayarak bayram sabahına kadar o heyecan ve sevinçle uyuyamazdık. Sabah olduğunda büyüklerimiz bayram namazından gelecek, biz yeni alınan bayramlıklarımızı giyeceğiz, kapı kapı dolaşıp bayram harçlıklarımızı ve bayram şekerlerimizi toplayacağız… Bu heyecandan eser kalmadı şimdilerde.
Bayramlar artık eskisi gibi köylerde değil, şehirlerde karşılanıyor. Bizim çocuklarımız hayat mücadelesinin bizzat içinde yaşayanlar olarak, bizim çocukluğumuzda yaşadığımız bayramları yaşayamıyorlar. Artık şehirlerde kapı kapı dolaşıp bayram harçlığı ve bayram şekeri toplayan çocuklar yok. Bekliyor insan… nede olsa bayram. Kapı zilini çalan ve bayramlaşmaya gelen çocukları bekliyor insan.
Benim gençlik yıllarımda bile yaşayabiliyorduk tadında bayramları… Çocuklarımı hazırlayıp dedesinin bayramına gitme heyecanını yaşattım elimden geldiğince… Ama dedeleri hakkın rahmetine kavuştuktan sonra onlarda da artık o heyecanı göremez oldum.
Artık yaşlandığımızın farkındayım. Bayram, çocuklar olmayınca pek yaşanası gelmiyor insana… Bu bayramda da kapımızın zilini çocuklar çalacak mı göreceğiz. Onlar olmadan bayramımızın tadının olmadığı bir gerçek, onun için kapımıza gelen çocuklarımıza, az da olsa harçlık en güzel şekerleri verelim, onlara ufakta olsa harçlıkla sevindirelim ki bir daha ki bayrama da kapımızı çalsınlar. Çocuklarımız bayramlarımızın neşe kaynağı olmaya devam etsinler.
Artık bayramlar bizim içinde rutin bir hal almaya başladı. Bizde eskisi gibi heyecanlı değiliz. Dünya işlerine kaptırmışız kendimizi. Hiç farkında değiliz ama sevinç ve heyecan dolu bayramlarımız ellerimizden kayıp gidiyor.
O sevinçli ve heyecanlı bayramların, anneyle babayla kutlanması çok demode olmuş durumda. Ülkeyi yönetenler bile bayramlarımızı ranta dönüştürmeyi bir maharet haline getirdiler. Bayram tatillerini uzatarak insanları sahillerde tatillere özendirdiler. İnsanlar artık bayramları bir tatil fırsatı olarak görüyorlar.
Oysa bayramlar, büyüklerin gönlünü almak, küçükleri sevindirmek demekti, şimdi ise her şey farklılaştı. Bayramlar bir dostun kapısını çalacak kadar yakındı bize, şimdi uzak oldu. Dostlarımızı unuttuk. Birilerini daha zengin etmek adına verdiğimiz yaşam mücadelesi bizi en değerli geleneklerimizden kopardı. Birileri, kentleşmiş bir hayatın zorunlu kıldığı yaşamın bir tarafında, belki de bizim çocukluğumuzda yaşadığımız sevinç ve heyecan dolu bayramları yaşatıyordur, umuduyla Ramazan Bayramınızı en içten dileklerimle kutluyorum.