Ekonomi kitabının yazarı Cumhurbaşkanı Türkiye’yi Çin modeliyle kurtarmayı düşünüyor. Biraz sabır, Türkiye ekonomisi Çin modeliyle faiz belasından kurtulacak, Türkiye uçuşa geçecek.
Cumhurbaşkanının Çin modeli dediği şey ne, neden Çin modelini benimsedi, Çin modelini uygulandığı zaman Türkiye’de ne olan olacak, olanlar kime olacak merak ettim.
Kafamda bir yığın sorular dolaşmaya başladı. Serde akademisyenlik var ya, hemen araştırmaya başladım, bakalım neler olacak, Türkiye’ye faydası var mı, emeklisi, memuru, işçisi mutlu olabilecekler mi öğreneyim dedim.
Ekonomist arkadaşlar anlattılar, okudum ve size de anlatmak için klavyenin başına oturdum. Bakın neymiş bu Çin modeli;
1990’lı yıllarda İstanbul’da Tahtakale’de “takı işi” yapan bir girişimci olduğunuzu farzedin. Çin’le ilgili duyduklarınızdan sonra fazla incelemeye gerek görmeden uçağa atlayıp Çin’e gidiyorsunuz.
Çinlilerden beklemediğiniz kadar büyük bir ilgi ile karşılaşıyorsunuz. Çinliler size köyden büyük kasabadan ufak bir yerleşim biriminde yer gösteriyor. Hatta kuracağınız fabrikanın arsasını da bedava veriyorlar. Fabrikanın arsasının altyapısı, su, kanalizasyon, elektrik sistemi, her şey mükemmele yakın. Bu kadar mükemmel şartlar altında kolları sıvıyorsunuz ve prefabrike bir fabrika binası kuruyorsunuz. Yanınızda takı deseni tasarlayan genç tasarımcılardan aldığınız modeller de var. Kısa süre içinde üç bin işçi çalıştırdığınız bir üretim tesisine sahip oluyorsunuz. Ne kadar güzel değil mi? Türkiye’de benzer işlerde çalışan işçilerin ortalama ücreti 300 Amerikan Doları düzeyinde ama siz Çin’deki 3000 işçinize 150 dolar veriyorsunuz ve işçiler de iyi gelirli bir işi olduğunu düşünüyor.
Çin’de kurduğunuz takı fabrikanız kısa sürede Batı başkentleri dahil birçok ülke çok ucuz fiyatlarla küpe, yüzük, bileklik, saç tokası ihraç etmeye başlıyor.
Bu Çin modelinin bir yüzü. Aslında içyüzü.
Çin modelini daha iyi anlamam için bir tane daha örnek verdiler. O örneği de anlatayım, bakın siz de anlayacaksınız.
Yine 1990’lı yıllarda bu sefer Almanya’da tekstil işiyle uğraşan Sırp kökenli bir işadamı güçlü sendikaların baskısına dayanamıyor ve “Bu ücretlerle bu işi yapmayacağım” diyor ve tezgahı kapatma kararı veriyor. Ne var ki bizim Türk girişimcisinin kulağına gelen söylentiler bu işadamına da ulaşıyor. Sırp kökenli işadamı durur mu! O da ilk uçağa atlıyor ve Çin’e gidiyor.
Türk girişimcisinin başından geçenler Sırp kökenli işadamının da başından geçiyor. Çinliler Sırp işadamına da kocaman bir arsayı bedava veriyorlar. Sırp işadamı da prefabrik bir fabrika kuruyor. Tezgahlarını, kumaşlarını Almanya’dan binbir zorlukla getiriyor. Aklından yazı baskılı tişörtler üretmek geçiyor, hatta 400’e yakın işçi çalıştırmayı planlıyor.
Fakat planları suya düşüyor. Neden biliyor musunuz?
Çin Komünist Partisi’nin kasaba yönetimi Sırp işadamına inanılmaz bir teklifte bulunuyor.
Çin Komünist Partisi Sırp işadamına “1200 işçi çalıştıracak bir işletme kurarsan ve işçileri kadın veya erkek ama sadece gençlerden seçersen işçi ücreti ödemeyeceksin” diyor.
Sırp kökenli işadamı teklifin ciddi olduğunu anlayınca hemen kolları sıvıyor ve kumaşları ithal etmek yerine kurduğu fabrikada devasa bir dokuma bölümü oluşturuyor. Bunun anlamı şu: "Ham pamuk girdi, t-shirt, pantolon, hırka, gömlek çıktı fabrikası" kuruyor. Akıllı işadamı başlangıçta Çin Komünist Partisi’nin teklif ettiği 1.200 işçiyi de 1.600'e çıkarıyor.
Peki, sonra ne oluyor?
Çin Komünist Partisi (ÇKP) üyelerinin oluşturduğu kasaba yönetimi hepsi genç olan kadın ve erkek işçileri askere alıyor, doğru okuyorsunuz askere alıyor. Dokuma tezgahında çalışan, kesen, biçen, diken asker işçi oluyorlar.
Tam 365 gün yani bir yıl
Asker ücret istemiyor, askere ücret gerekmez. Ama öğle yemekleri ve akşamüstü ikindi kahvaltısını fabrika veriyor. Girişimci işadamı merhametli olduğu için her işçiye plastikten bir sefertası alıyor ve akşam eve giderken sefertaslarının akşam yemeği için doldurulmasını sağlıyor.
“Bu kadar ayrıntıyı nereden biliyorsun” diyebilirsiniz. Ben de bu girişimci işadamını tanıyan birisinden dinledim. İşadamı Almanya’ya bir şeyler almaya değil, Çin’deki fabrikasında ürettiklerini Almanya’ya satmaya gelmiş. Sırp işadamının Çin’deki fabrikasındaki ürettikleriyle Alman tekstilcilerin rekabet etmesi çok zor olduğunu söylüyorlar. Sırp işadamı ne söylüyormuş biliyor musunuz?
- İşçilerim bana Tanrı tarafından gönderilmiş bir iyilik meleği olarak bakıyorlar. Hepsi çok mutlu… Hepimiz çok mutluyuz…
İşte Çin modeli buna deniyor. Bu sizlere anlattığım girişimci öyküleriyle başlamış Çin modeli.
Sırada Türkiye var. Ekonomist Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’ye adapte edeceği Çin modeliyle uçuşa geçeceğiz.
Uçuşa geçmek için bekleyelim, sabredelim sonra neler olacak bakalım.
70 cent’e muhtaç hale geldiğimiz o eski parlak günlere Çin modeli sayesinde kavuşacağız.
Sadece sabredelim ….
Uçuşa hazır mısınız?