Dün Bağımsız Türkiye Partisi de (BTP) Millet İttifakına girmeye çalışıp başarısız olamamasına rağmen seçimden çekildiğini açıkladı. Bence tarihe geçti, şu açıdan tarihe geçti; kendi oy oranlarını, parti logolarını vs hesaba katan insanların olduğu bir ortamda, siyasi görüşlerini hiç paylaşmasam da, bence çok başarılı bir hamle yaptılar. Bundan sonrası için inanılmaz bir sempati toplayacaklarını düşünüyorum.
Bu saydığım partiler ve liderler, HDP, BTP ve Hüseyin Baş, ortalama bir CHP’linin çok değil bundan 5-6 sene önce düşman olarak belirlediği siyasi partilerdi. CHP’linin dost olarak belirlediği, gözünde büyüttüğü, kahramanlaştırdığı isimler vardı. Muharrem İnce, Mehmet Ali Çelebi, Metin Feyzioğlu, Hulki Cevizoğlu vs gibi.
Bu isimler nerede? Bu isimlerin bir kısmı çıkarları için AKP saflarına geçip milletvekili oldular, bir kısmı da dolaylı olarak seçim ikinci tura kalsın AKP umutlarını sürdürmeye devam etsin çizgisinde duruyor. Demek ki siyasette dost düşman algısından ziyade değerler üstünden siyaset yapmak gerekiyor, değerler ve normlar üstünden siyaset yapmak gerekiyor. Yoksa böyle bayraklaştırdığın adamlar seni gelir sırtından hançerler, düşman diye bellediğin adamlar da “Hadi gel el ele verelim şu ülkeyi düzlüğe çıkartalım bir nefes alalım” noktasına gelebilir.
Hoşnutsuzlar Ordusu Ne Yapıyorsunuz?
BTP lideri parti logosundan, seçime girmekten vazgeçerken iki gündür “Ya bu listeler ne böyle! Şu adam burada olur mu, bu adam buraya nasıl girer” diye söylenen hoşnutsuzlar ordusu görüyorum.
Birincisi simülasyonla hesap yapmayı bilmiyorsunuz. Özellikle Deva Partisi’nden giren eski bakana, AKP saflarında parlamış isimlere inanılmaz tepkiler geldi. “Ben TİP’e oy vereceğim, şuna vereceğim buna vereceğim” sesleri yükselmeye başladı.
Böyle bir dönemde miyiz? Pireye kızıp yorgan yakabilecek dönemde miyiz? Bu kadar lüks keyiflerimiz, zevklerimiz ve karşı duruşlarımız olabilecek bir dönemde miyiz? Siz simülasyon yapmayı biliyor musunuz? Dün yayınlanan bir simülasyona göre o küçük ve yeni kurulan partilerin getirdiği yüzde 3’le CHP’ye 43 ek milletvekili geliyor. Bunların sadece 15 -20 tanesini bu partilere veriyor, seçilebilecek yerden çıkacak maksimum 25 -30 tane olsun. Çok daha fazlasını o partilerin getireceği 3-4 puan sayesinde kazanabiliyor, ki o füzyonla birlikte daha üste çıkma şansı da var. D’Hont sistemiyle birlikte bu hesaplamaları sadece “Bu parti yüzde 3 alıyor, parlamentonun yüzde 3’ü kaç yapar? Bu kadar alması gerekir” gibi bir bakkal hesabıyla çıkartamazsınız.
Kininizi Nefretinizi Bir Kenara Gömün
Herkes kinini, nefretini bir kenara gömecek. Bu seçimde nokta atışı birliktelik sağlayarak “Nasıl daha çok vekil çıkartırız” yönünde yürüyecek. TİP’in 2-3 tane milletvekili olduğunda onlar sesini zaten duyurabiliyor. Diğer tarafta anayasayı değiştirebilecek firelerin verilmemesi gerekiyor. Anayasayı değiştirebilecek çoğunluğun çıkabilmesi için bu birliktelik bozulmamalı. Yani bizim böyle afra tafra satacak lüks dertlerimiz olamaz. Bu noktada durmamız gerekiyor. Demek ki bu ittifak çerçevesinde listeler bu kadar olabiliyor. İnsanlar ellerinden geleni yapmaya çalıştılar ve karşımıza bu tablo çıktı. Bundan ötesine gitme şansımız yok, bundan ötesine sert tepkiler verme ihtimalimiz yok. Zaten müttefik olmak böyle bir şeydir. Bazen çok da istemediğiniz insanlarla bir araya gelebilirsiniz. Diğer tarafta zaten CHP’den koptuğu halde AKP’ye en ufak bir laf etmeyen ya da AKP’ye muhalefet yapıyormuş gibi görünüp mesaisinin çok büyük bir kısmını Millet İttifakına muhalefetle geçiren Memleket Partisi var, Zafer Partisi var.
Bu seçim arefesinde bir de siz çıkarsanız .. Sonra ne olacak? Şu sistemde önemli olan şey ne biliyor musunuz? Sadece kaldırılacak ve indirilecek el sayısı önemli. Meclisi zaten bu ucube sistemle mahvettiler. Kim milletvekili olmuş kim olmamış buradan getireceğiniz götüreceğiniz çok fazla bir şey yok. Emin olun yok! Bu nedenle lüks afralarını tafralarınızı bir kenara bırakıp stratejik olarak oy kullanmanız gerekiyor. Bazen kerhen bazen istemeden oy vermek zorunda kalırsınız. BTP liderinin seçimden çekildiği bir dönemde siz kendi partinize oy veremeyecek kadar onurlu ve kibirliyseniz bu yarışta hiç yanımızda durmayın. Bu yarışın nereye gittiğini ve nasıl bir strateji belirlenmeye çalışıldığını hiç anlayamamışsınız demektir.
Güzel Şeyler de Oluyor
Ekrem İmamoğlu’ndan sonra Mansur Yavaş da sahaya indi. Muhteşem bir birliktelik karesi var. Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu çıkıyor, daha sonra Kemal Kılıçdaroğlu da konuşuyor. Bence bu üçlünün Türkiye’de kazanamayacağı seçim yok. İlk tur olur ikinci tur olur önemli değil. Çok güçlü.
Bu gücü nereden anlıyoruz biliyor musunuz?
Erdoğan’ın tüm hesapları alt üst oldu. Erdoğan dün muhalefet partilerinin vaatlerini tek tek “Ben yapacağım” diye sıralamaya başladı. Gençlere 10 GB internet vereceğiz dedi, ilk aldıkları bilgisayardan vergi almayacağız dedi. Hepsinden önemlisi “mülakatı kaldıracağız” dedi. Bu aynı zamanda bir itiraf. Yani “siz çok çalışıp derece yapıyordunuz biz mülakatta sizi dümdüz ediyorduk” diyor. Oraya da şerh koşuyor, “Kamuya iş alımında görevlerin getirdiği zorunluluklar dışında” diyor. Bazı görevler var. Belki bekçilikte kaldırır veya diğer görevlerde kaldırır. Onları da kaldırmayacak. Bir şerh cümlesi koşuyor. Ama o kadar dağılmış durumdaki muhalefetin seçim vaatleri ile karşımıza çıkmaya çalışıyor.
Ben de “çık o zaman 128 milyon dolar nerede diye bağır” dedim kendi kendime. Bu kadar açılan onu da söyler. Hatta beşli çeteye de sallasın, hatta beşli çetenin altıncı bir ortağı var halkın yüzde 55’i ona karşı ona da sallasın.
Erdoğan bu gidişle o noktaya doğru gidecek. Bu bize şunu gösteriyor; Telaşe paçalardan sızıyor, kaybetme korkusu AKP’lilerin her yerine sinmiş ve kazanamayacakları endişesi ile birlikte muhalefetin seçim vaatlerini söylemeye başladılar. O seçim vaatlerini söylerken kendi yanlışlarını, hatalarını ve günahlarını itiraf etmeye başladılar. Evet, en başından beri yazdığım gibi Erdoğan ne yaparsa yapsın 50+1’i bulamıyor. AKP Kendi oyunu artıramadığı için muhalefetin oylarını bölmeye çalışıyor, türlü hamleler yapmaya çalışıyor. En son muhalefetin vaatleriyle meydanlara inmeye başladı. Bu noktadan nereye gidecekler, nereye savrulacaklar merak ediyorum.