Rahatsızlığımdan dolayı 1 hafta için yazılarıma ara verdim.
“1 hafta ne yaptın, Türkiye’yi izledin mi” diye sorarsanız .. Evet, hasta yatağımda Türkiye’yi izledim ve ülkenin şirazeden çıktığına karar verdim. Türkiye şirazeden nasıl çıktı?
Türk usulü başkanlık rejimi gelince Türkiye daha ileri gidecekti ya? Hem iktidar hem muhalefet başkanlık rejiminin altında kaldı. Türk usulü başkanlık rejimi sadece 2.5 yılda çöktü.
Türk usulü başkanlık rejimi saat gibi tıkır tıkır işliyor, “Batı Türkiye’yi kıskanıyor” diyen kaldı mı bilmiyorum ama amigolar ve troller hariç ülkenin çoğunluğu gidişattan memnun değil.
Ülkenin durumu berbat diyemeyenler de işinden olmamak için sesini çıkarmıyor ama onlar da içten içe “ülkenin çivisi çıktı” diyor. Bu cümleyi kurmak için ülkenin ekonomisine bakmaya gerek yok. Çünkü ekonomi yok! Son aylarda Merkez Bankası başkanı kaç kere değişti? Türkiye’nin ekonomisi deneme yanılma tahtasına benziyor.
Ekonomi dökülüyor dökülmesine ama ülkede dökülen sadece ekonomi değil. Yargı! Örnek mi istiyorsunuz? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı HDP’nin kapatılması istemiyle dava açtı. Anayasa Mahkemesi “İddianame eksik” dedi geri yolladı. Başsavcıya “Sen yanlış anlamışsın, senin partiye yönelttiğin eylemlerle odak olma arasında ilişki yok” dedi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı olsaydım hemen istifa ederdim. Anayasa Mahkemesi’nin eksik bulduğu iddianameyi herhangi bir ilin herhangi bir ilçesinin savcısı hazırlamamış ki! Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın yazdığı iddianame yetersiz ve eksik!
İddianame MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli istediği için MHP kongresine yetiştirilmek üzere alelacele yazıldı. Amaç Bahçeli’nin kongrede anlatacak bir şeyleri olsun!
Sayın Bahçeli ne yaptı? “Anayasa Mahkemesi kapatılsın” dedi Anayasa Mahkemesinin kapatılması ertelenemez bir hedefmiş!
Sivil anayasa deyip durdukları anayasa; Türkiye’yi totaliter ve despot bir rejim içerisine sokan anayasa. İşte, sivil anayasa bu! Yargı da tel tel dökülüyor.
Sağlıktan bahsedelim mi? Lebalep kongrelerin sonucu ne oldu? Muhabir lebalep dolu AKP kongrelerini sağlık bakanına soruyor. Sağlık bakanı “ Bunu gündemde tutmanın ne faydası var” diye bir soruyla cevap veriyor. Bundan sonra muhabir AKP haberleri yapmaya gidebilir mi bilmiyoruz.
Vaka sayısı 35 binlere nasıl çıktı acaba? Bilen var mı? Türkiye’nin 81 ilini kırmızıya çeviren lebalep kongre yapma isteğidir.
Belli ki, sağlık bakanı virüsün yayılmasında kongrelerin etkili olduğunu söylemeye korkuyor. Nasıl söyleyebilir ki? Ya hastaneler birkaç saat içinde uçuverirse?
Hani Batı bizi kıskanacak diye geçtiğimiz Türk usulü başkanlık rejimi var ya? İşte, o Türk usulü başkanlık rejimi bir gecede hastanelere el koyuverir. Covid-19 kongrelerde, mitinglerde, sınavlarda bulaşmıyor, bayramlarda, iftarlarda, sahurlarda bulaşıyor.
Kanıtlamak sağlık bakanına kalmış!
İktidar aşı ile iki ileri bir geri tango yapıyor.
Türkiye, Covid -19’da Avrupa’da ilk sırada. Doktorlar sabahtan akşama kadar “Aşı aşı” diye varsın bağırsın. Doktorlar toplum bağışıklığının sağlanması için en az 120 milyon doz aşı gerektiğini söylüyor. Bu aşılar ne zaman gelecek? Yeni tedarik kaynakları açıklanmıyor. Toplum aşıyla ne zaman bağışıklık kazanacak? Sağlık bakanı “Haziran sonuna kadar” diyor.
Salgın da aşılama da iyi yönetilmiyor. 395 sağlıkçı Covid-19 nedeniyle öldüğü halde meslek hastalığı sayılmıyor.
İYİ Parti TBMM’e salgınla mücadelenin neden bu kadar kötü yönetildiği ve aşılama programının neden bu kadar geciktiğinin araştırılması için yönerge veriyor. Tabii ki AKP ve MHP ret oyu veriyor. Vaka sayıları artabilir, halk ölebilir.
Sağlık politikası da kalmamış!
Türk usulü başkanlık rejiminin iflas ettiğini kabul etmek zorundayız. Çıkış yolu seçim demeye korkuyorum çünkü iktidar koyunları bile gözaltına alıyor.